Şölen'le Keşfet
15.08.2023Efsanelerle Dolu: Türkiye'de Görülmesi Gereken 4 Antik Kent
Efsanelerle Dolu: Türkiye'de Görülmesi Gereken 4 Antik Kent
Geçmişten günümüze kadar gelen ve hepsi birbirinden değerli Türkiye’deki antik kentler, efsaneler ile dolu. Sadece gezip görmek değil, efsaneleri de yerinde deneyimlemek ise antik kent gezisinde en büyük zevk.
Biz de daha zevkli bir antik kent gezisi yapabilmeniz için efsaneleri ile meşhur Türkiye’deki görülmesi gereken antik kentleri derledik. Efes’ten Olympos’a hikayelerle dolu bir gezi sizi bekliyor. O halde çantanızı hazırlayın, antik kentleri efsaneleri ile keşfetmeye başlıyoruz. Tabii ki yanınıza yeni keşiflerin vazgeçilmezi Nutymax gofretlerden de almayı unutmayın.
Efes Antik Kenti, İzmir
Antik kent efsaneleri turumuza, her bir yapısı ile büyüleyici olan Efes Antik Kenti ile başlayalım.
İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Efes Antik Kenti, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri. Geçmişi ise M.Ö. 6000 yıllarına kadar uzanıyor. Dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nın bulunduğu bu antik kentin kuruluşu ise bir efsaneye dayanıyor.
Efsanenin baş kahramanı Atina kralının oğlu olan Androklos. Cesur ve meraklı Androklos, Ege’nin karşı kıyısını keşfetmek ve kendi şehrini kurmak ister. Ancak bu keşfe çıkmadan önce şehri nerede kuracağını öğrenmek için kahinlere danışır. Kahinler ise ona, balık ve domuzun yol gösterdiği yerde şehrini kuracağını söyler. Androklos, bu sözlere anlam veremeden yola çıkar ve kurduğu ordu ile Ege’de ilerlemeye başlar.
Yolculuğa devam ederken Küçük Menderes’in denize döküldüğü noktaya geldiklerinde hem dinlenmek hem de bir şeyler yemek için kıyıya çıkarlar. İşte, kahinlerin sözü de burada hayat bulur. Çünkü Androklos ve ordusu, tuttukları balıkları pişirirken çalılar arasından bir yaban domuzu gelip balıkları kaçırır. Bunu gören Androklos, kahinlerin sözünü hatırlayıp dünyaca ünlü Efes’i kurar.
Didyma Antik Kenti, Aydın
Efes’te Artemis’i gördüğümüze göre şimdi, Artemis’in ikizi olan Apollon’un tapınağını ziyaret edebiliriz. O halde, Didyma Antik Kenti’ne gidelim.
Aydın’ın Didim ilçesinde bulunan Didyma Antik Kenti, bulunduğu yere ismini veren Türkiye’deki önemli antik kentlerden biri. Tarihi M.Ö. 8000 yılına kadar uzanan bu kent, aslında dini törenlerin yapıldığı ve kahinlerin buluştuğu bir kehanet merkezi. Buranın kehanet merkezi olması da görkemli Apollon Tapınağı’nın yapılış efsanesinde gizli.
Efsaneye göre güneş, kehanet, müzik ve sanat tanrısı olan Apollon, çoban Brankhos ile karşılaşır. Brankhos’dan çok hoşlanan Apollon, ona kehanetin sırlarını öğretir. Brankhos da Apollon’un bu büyük hediyesine karşılık Apollon Tapınağı’nı inşa eder. Kehanetlerin sırlarıyla inşa edilen bu tapınak, Miletosluların keşfi ile meşhur Didyma kehanet merkezine dönüşür.
Letoon Antik Kenti, Muğla
Artemis ve Apollon’u ziyaret edip efsanelerini öğrendiğimize göre şimdi, bu ikiz kardeşlerin annesi olan Leto’nun kenti, yani Letoon Antik Kenti’ne doğru yola çıkalım.
Muğla’nın Seydikemer ilçesinde bulunan Letoon Antik Kenti, ayrıca meşhur Likya Yolu üzerinde yer alıyor. Tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan bu kent ise Artemis ve Apollon’un annesi Leto adına kurulmuş. Bu yüzden Leto Tapınağı da şehrin en önemli simgelerinden biri.
Efsaneye göre Zeus ve bir Titan olan Leto birbirlerine aşık olur. Ancak bu aşkı ve Leto’nun hamile olduğunu öğrenen Zeus’un eşi Hera, Leto’nun peşine düşer. Bunun üzerine Leto’nun kaçış hikayesi başlar.
Hem Hera’dan kaçan hem de hamile olan Leto, Apollon ve Artemis’i Delos Adası’nda doğurur. Çocuklarını da alıp nehir boyunca yürüyen Leto, sonunda Leto Tapınağı’nın bugün bulunduğu yerdeki kaynağa varır. Ancak şehirde bulunan halk, Leto’yu görünce Hera’nın yapacaklarından korktuğu için Leto’yu şehirden çıkarmaya çalışır. Bunun üzerine Leto, tüm halkı kurbağa çevirir ve bu şehir, artık Leto’nun şehri olur.
Olympos Antik Kenti, Antalya
Son olarak korsanlar şehri olarak da anılan Olympos Antik Kenti’ni keşfedelim.
Antalya’nın Kumluca ve Kemer ilçeleri arasında kalan Olympos Antik Kenti, Likyalıların en önemli yerleşim merkezlerinden biri. Sönmeyen ateşin yeri olarak anılan bu kentin tarihi hakkında net bir bilgi olmasa da M.Ö. 168-167 yıllarından kalma tarihi kalıntılarda şehrin adının geçtiği biliniyor. Bu şehre, “Sönmeyen ateşin yeri” denmesinin nedeni ise Yanartaş efsanesinden kaynaklı.
Efsaneye göre Yanartaş, aslında yerin altında hala hayatta olan Chimera’nın alevleri. Ağzından alevler saçan canavarı, yani Chimera’yı yerin altına gönderen ise Ephyra kralının oğlu Hipponoes.
Hipponoes, bir av partisinde yanlışlıkla kardeşi olan Belleros’u öldürdükten sonra artık Ephyra’dan sürülür. Kötü ünü hızla yayılan Hipponoes, önce Argos krallığına sonra da Likya krallığına gider. Bir bilinmezlik içinde savrulan Hipponoes, bir gün Likya kralı tarafından Olympos dağının tepesinde yaşayan Chimera’nın yanına gönderilir. Kralın amacı; tabii ki Hipponoes’in hayatına son vermek olsa Hipponoes, canavarı yerin altına gönderir. Ancak alevler saçan canavarın ateşi hala Yanartaş’ta yanmaya devam eder.
Sonuç olarak her antik kent gibi her efsane de birbirinden ilgi çekici ve değerli. Efsaneleri öğrendikten sonra bu efsanelerin ortaya çıktığı yerleri keşfetmenin daha heyecan verici olacağı kesin.
“Biraz daha tarihin derinliklerine doğru gitmek istiyorum.” diyorsanız o zaman tarihi ve doğayı bir araya getiren yürüyüş rotalarında yola çıkabilirsiniz. Türkiye’deki önemli yürüyüş yollarını keşfetmek için “Tarihin ve Doğanın İzinde: Türkiye'nin En Güzel 4 Yürüyüş Rotası” yazımızı okuyabilirsiniz.